...:::: Sitemizden Yaralanmak İçin Üye Olunuz ::::...


...:::: Sitemizden Yaralanmak İçin Üye Olunuz ::::...


Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
*** Bölüm Moderatör Alımı Başlamıştır.***

 

 Hangi insan daha büyüktür...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Web Master
Admin


Mesaj Sayısı : 8485
Rep Puanı : 918
Kayıt tarihi : 18/04/09
Yaş : 31

Hangi insan daha büyüktür... Empty
MesajKonu: Hangi insan daha büyüktür...   Hangi insan daha büyüktür... Icon_minitimePtsi Haz. 29, 2009 4:09 pm

Hangi insan daha büyüktür...
“Hiç bir insan, isteyerek veya istemeyerek bundan daha ulvî bir gaye ortaya koymamıştır; zira bu gaye insanüstü idi, şöyle ki: Yaratan ile yarattıkları arasına sokuşturulan hurafeleri kökünden temizlemek, doğrudan doğruya Allah’ı insana, insanı Allah’a tevdî etmek, putperestliğin uydurma ve maddî ilâhlarından oluşan bu kargaşa ortamında kutsal ve mâkul Ulûhiyet düşüncesini tekrar canlandırmak.

“Hiç bir insan, bu kadar zayıf imkân ve araçlarla, insan gücüyle üstesinden gelinmesi imkânsız bir eser ortaya koymaya kalkışmamıştır. Çünkü, bu kadar büyük bir gayenin anlaşılabilmesi ve gerçekleştirilmesi için, kendisi dışında başvurabileceği tek araç ve yardımcı, çölün bir köşesindeki bir avuç câhil Bedeviden başkası değildi.

“Nihayet hiç bir insan, yeryüzünde daha az zamanda bu kadar muazzam ve bu kadar devamlı bir inkılâbı gerçekleştirememiştir; zira tebliğinin üzerinden henüz 20 yıl geçmeden İslâmiyet, gerek tebliğ ve gerekse silah zoruyla, Arabistan’ın üç ayrı istikametinde hüküm sürüyor, İran’ı, Horasan’ı, Mâverâu’n-nehir’i, Batı Hindistan’ı, Suriye’yi, Mısır’ı, Habeşistan’ı, Kuzey Afrika olarak bilinen bölgeleri, Akdeniz’deki birçok adaları, İspanya’yı ve Galya’nın bir bölümünü Allah’ın birliği anlayışı içinde bir araya getirmeye çalışıyordu.

“Gayenin büyüklüğü, imkânların küçüklüğü ve alınan sonucun büyüklüğü insan dehâsının üç ölçüsü olarak kabul edilecek olursa, insanî değerler açısından modern tarihin önde gelen bir şahsiyetini Muhammed ile karşılaştırmaya kim cüret edebilir! Bunların en ünlülerinin yaptığı şey, sadece silâhları, yasaları, imparatorlukları harekete geçirmek olmuştur; Tabii, bunun sonucunda ortaya bir şey koyabilmişlerse, bunlar da genellikle kendilerinden önce yıkılıp giden maddi güçler olmuştur. Oysa O (AS), orduları, yasama erklerini, İmparatorlukları, kavimleri, hanedanları ve yeryüzünün meskûn kısımlarının üçte birlik bölümünde yaşamakta olan milyonlarca insanı harekete geçirdi; ama o bunun yanı sıra tapınakları, ilâhları, dinleri düşünce sistemlerini, inançları ve, ruhları da harekete geçirdi; her harfi kanun olan bir Kitap üzerine, her dilden ve ırktan insan topluluklarını kapsayan manevî bir milliyet tesis etti; ve bu Müslüman milliyetinin silinmez karakteri olarak, sahte ilâhlardan nefret etmeyi ve maddeden münezzeh bir Allah sevgisini aşıladı. Manevi değerleri çiğneyenlerden intikam almayı amaç edinen bu anlayış, Muhammed’in izinden gidenlerin fazileti oldu; yeryüzünün üçte birlik bölümünde onun getirdiği hükümlerin egemen olması onun bir mucizesi idi; daha doğrusu bu, bir insanın değil, aklın mucizesi idi. Uydurma ilâh anlayışlarının artık bıkkınlık verdiği bir sırada ilan edilen Allah’ın birliği düşüncesi, bizatihi öyle bir erdem taşımaktaydı ki, bu düşünce, daha onun dudaklarından dökülürken, eski putlara ait bütün mabetleri yaktı ve kendi nuruyla dünyanın üçte birini aydınlattı.

“Bu adam sahtekârın biri miydi? Onun hayatı boyunca yaptıklarını iyice tetkik ettikten sonra biz öyle olduğuna inanmıyoruz. Sahtekârlık, görüş ve kanaatlerin ortaya konulmasında ikiyüzlülük demektir. Yalanın asla doğruluk özelliği olmayacağı gibi, ikiyüzlülüğün de ikna etme gücü ve kudreti yoktur.

“Mekanikte projeksiyon (yansıtma) gücünün itme gücünün tam ölçüsü olması gibi, aynı şekilde eylem ve faaliyet de, tarihte ilham gücünün ölçüsü demektir. Bu kadar yükseğe, ileriye ve uzun zamana hitap eden bir düşünce, gerçekten güçlü bir düşünce demektir; bu kadar güçlü olabilmek için ise, tamamen samimi ve kendi davasına inanmış olmak gerekir…

“Fakat onun hayatı, eseri, ülkesindeki batıl inançlara karşı kahramanca mücâdelesi, putperestlerin öfkeleri karşısındaki gözü pekliği, onlara Mekke’Hangi insan daha büyüktür... Biggrine 13 yıl dayanmakta gösterdiği sebatı, toplumda infial uyandıran görevinde ısrar etmesi ve neredeyse hemşehrileri tarafından öldürülecek noktaya gelmesi ve nihayet Hicret edişi, insanlara sürekli olarak öğüt ve nasihatlerde bulunması, benzersiz savaşları, başarılara olan güveni, terslikler ve sıkıntılar karşısında bile kendisine olan güveni, zaferde âlicenaplığı, asla baskıcı olmayan düşünce yapısı, sonsuz duası, Allah’la yaptığı gizemli konuşmaları, vefatı ve kabre konulduktan sonra gerçekleşen zaferi, ortada sahtekârlıktan ziyâde mutlak bir inancın olduğunu kanıtlamaktadır. Ona bir dogma (düşünce sistemi) kurma kudretini işte bu inanç vermiştir. Bu dogma iki yönlü idi: Allah’ın birliği ve Allah’ın maddi bir varlık olmaktan uzak oluşu; biri Allah’ın ne olduğunu, diğeri ne olmadığını söylüyordu: Birisi kılıçla sahte ilâhları deviriyor, diğeri ise söz sayesinde bir düşünceyi başlatıyordu.

“Filozof, hatip, havari, kanun koyucu, savaşçı, düşünceleri fetheden, mâkul ve mantıklı dogmalar ve sûretsiz bir din tesis eden, yeryüzünde yirmi imparatorluğun ve tüm gönüllerde ise bir tek imparatorluğun kurucusu: İşte Muhammed!

“Beşerî büyüklüğün hesaplandığı her türlü ölçüye vurulduğunda, hangi insan daha büyüktür?”

(Alphonse de Lamartine, Histoire de la Turquie, I, 276-280).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://paylasimmekani.1forum.biz
 
Hangi insan daha büyüktür...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kışkırtılan İnsan Ve Yoz Sanat
» Doğru İnsan Nerede Ki?
» İnsan Kulaklı Civciv
» Can YÜCEL - İnsan Resmi
» insan öleceğini anlar mı?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Genel Kültür :: İslam ve İnsan-
Buraya geçin: