| Türkçemize sahip Çıkalım... | |
|
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
Admin Web Master
Mesaj Sayısı : 8485 Rep Puanı : 918 Kayıt tarihi : 18/04/09 Yaş : 31
| Konu: Türkçemize sahip Çıkalım... Cuma Tem. 24, 2009 2:42 pm | |
|
En son [~~уαğмυя ∂αмℓαѕı~~] tarafından Cuma Tem. 24, 2009 9:56 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
|
| |
Admin Web Master
Mesaj Sayısı : 8485 Rep Puanı : 918 Kayıt tarihi : 18/04/09 Yaş : 31
| Konu: Geri: Türkçemize sahip Çıkalım... Cuma Tem. 24, 2009 2:52 pm | |
| | |
|
| |
Admin Web Master
Mesaj Sayısı : 8485 Rep Puanı : 918 Kayıt tarihi : 18/04/09 Yaş : 31
| Konu: Geri: Türkçemize sahip Çıkalım... Cuma Tem. 24, 2009 2:53 pm | |
| | |
|
| |
Admin Web Master
Mesaj Sayısı : 8485 Rep Puanı : 918 Kayıt tarihi : 18/04/09 Yaş : 31
| Konu: Geri: Türkçemize sahip Çıkalım... Cuma Tem. 24, 2009 9:56 pm | |
| | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: #Türkçesi varken...!!# Salı Eyl. 01, 2009 8:47 pm | |
| #Türkçesi varken...!!# "Türkçe senin ana dilin! Türkçesi varken...!! İlk öğrendiğin dil! Daha iyi ifade edemezsin kendini yabancı sözcüklerle! Boşuna inkar etme en iyi Türkçe'yi biliyorsun! Başka bir dile özenmek yerine; sahip çık kendi diline! Yerini tutar mı okuduğun güzel Şiirlerin annenin sana söylediği ninnilerin Ilk aşkından duyduğun “seni seviyorum”un?
"Enternasyonal" demeyiver bu seferlik "uluslararası"nı dene! Kendin için dene! Faydası olacak sana ve senden sonrakilere! İnan buna! Kalpten inan! Yüzyıllar boyunca konuşulagelmiş çok ayrıntılı ve kusursuz bir dilbilgisine sahip olan bu dile saygı duy!
Yabancılaşma kendine kendi insanlarına... Konuşamadığında kendi halkınla farkedeceksin içler acısı durumunu! Öyle bir dil yaratmışsın ki kendine İngilizce - Fransızca - Arapça... Ne sen anlarsın kendi insanını ne o anlar seni... Ve kimse kimseyi anlamadığında millet de kalmaz ortada vatan da... Bu hayatının sonudur kabul etmek istemesen de...
Son bir şansımız daha var Türkçemiz için insanlarımız için Türkiye için… Baştan "hoşçakal" diyerek başlayalım "bye bye" yerine..." | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| |
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: Geri: Türkçemize sahip Çıkalım... Salı Eyl. 01, 2009 8:48 pm | |
| #Türkçesi varken...!!# DiL ve KüLTüR!...
Dil ve kültür kavramları yapışık ikizler gibidir. Siz onları birbirinden ayırmak isteseniz de onlar ayrılmamakta direnirler. Hepimizin yakinen bildiği gibi insanlartopluluklar halinde hayatlarını idame ettirirler. Beraber yaşayan insanlar dil sayesinde birbirleriyle iletişim kurarlar. İletişim sadece bugünle sınırlı bir kavram değildir. Geçmişi bilmek ve geçmişteki tecrübeleri günümüze taşımak da iletişimin önemli bir parçasıdır. Milletlerin sözlü ve yazılı birikimleri kültürü oluşturur. Dildinsanatgelenek ve göreneklermimarî eserlergiyim-kuşamyiyecek ve içeceklerher türlü eşya;kültürü oluşturan unsurlardır. Söz konusu bu öğelerdille beraber geçmişten geleceğe aktarılır. Bu nedenle büyük Türk sosyologu ve düşünürü Ziya Gökalpdili kültürün temel unsuru ve taşıyıcısı olarak kabul ediyor. Gökalpbu fikrinde yerden göğe kadar haklıdır. Dilin taşıyıcılık fonksiyonu olmasaydı bizler altı yüz yıllık Osmanlı kültüründen ve medeniyetinden nasıl haberdar olacaktık? Kütüphanelerimizdeki on binlerce ciltlik yazma eserler tarihin canlı belgeleridir. Altı yüz senelik kültür hazineleridil kalıbına konularak adeta dondurulmuştur. Böyle sihirli bir güç olmasaydı tarihimizdenkültür ve medeniyetimizden haberdar olabilir miydik? Bu soruya verilebilecek cevap koca bir “HAYIR” dan başka bir şey olamaz elbette. Dilin yazı ve söz olmak üzere birbirinden farklı iki ayrı yönü vardır. Sözün hükmü geçicidir. Oysa yazı ilelebet kalıcıdır. Büyük mutasavvıf şâir Yunus Emrebu hakikati “Söz uçaryazı kalır” çarpıcı vecizesiyle ifade etmiştir. Bunu bilmek için âlim olmaya gerek yok. İnsanın hafızası unutmaya meyillidir. “Hafıza-ı beşer nisyan ile malûldür” sözü de bunu tüm çıplaklığıyla ortaya koymuyor mu? Milletleri birbirinden ayıran unsurların başındaonların sahip oldukları dilkültür ve medeniyet gelmektedir.Onun için bu üç unsur millîdir.Bu üç unsura sahip olmayan topluluklara millet denilemez. Onun için milletlerin büyüklüğü bu unsurlarla ölçülür. Türk Milletitarihinin en kritik ve zor dönemlerinde bu millî değerlerine sahip çıkarak aydınlığa erişmiştir. Günümüzde Türk dili üzerinde sinsi oyunlar oynanıyor. Yüzyıllardır dilimizi süsleyen ve millet olarak kenetlenmemizi sağlayan kelimelere savaş açılmıştır. Onların yerine ne idüğü belirsiz uydurukça kelimeler sokulmaya çalışılıyor. Bu bilmeyerek yapılıyorsa gaflettir. Şayet bilerekplanlı yapılıyorsa hıyanettir. Buna bu millet müsaade etmez. Dilmilletin fertlerini birbirine bağlayan çimentodur. Hiç kimse bu çimentonun göz göre göre sökülmesine izin vermez. Bugün dilimizde bir kısım yabancı unsurun varlığıherkes tarafından bilinen bir gerçektir. Mehmet Kaplan’ın dediği gibi: “Her millet dilini ve kültürünü yüzyıllar boyunca yoğurur.Bu esnada oakan bir nehir gibiiçinden geçtiği her topraktan bazı unsurları alır.Her medenî milletin konuşma ve yazı dilikarşılaştığı medeniyetlerden alınma kelime ve deyimlerle doludur.Bu bakımdan her milletin dilio milletin çağlar boyunca yaşadığı tarihin adeta özetidir. Kaplan’ın sözleri aslında hadisenin görünmeyen yüzünü de sunuyor bize.Yeter ki kasıtlı ve planlı olarak dilimizi yozlaştırmayalım. Ötekisi devede kulak kalır. Bu böyle biline!...
M.Nihat Malkoç | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: Geri: Türkçemize sahip Çıkalım... Salı Eyl. 01, 2009 8:49 pm | |
| Türkçesi varken...!!# Günlük hayatta kullandığımızdilimize yerleşmiş fakat başka dilden dilimize karışmış sözcükler için diyoruz ki:Türkçesi varken!...
-A-
abone: sürdürümcü. > abone yapmak: sürdürümcü yapmak... absürt: saçmaanlamsız. adaptasyon: uyarlamauyma. > adapte etmek: uyarlamak. > adapte olmak: uyum sağlamak. > adaptör: uyarlayıcıuyarlaç... adisyon: hesap. afaroz: dışlama. agresif: saldırganyırtıcı. ağustos: derim > ağustos böceği: cırcır böceği... ahenk: uyumezgi... air-conditioner: havalandırma. ajan: casus. ajanda: günce. aksiyon: hareketeylembaşlıca olay... aktif metot: etkin yöntem... aktivite: etkinlik. > aktivist: etkincieylemci... akustik: yankı bilim. akut: ilerlemişileri. alarm: uyarı. alg: su yosunu. almanak: yıllık. ambalaj: sarımsarmaç. ambiyans: hava. amortisman: aşınma payısönüm. ampirik: deneye dayalı. > ampirist: deneyci... anafor: çevrinti. analist: çözümleyici. anatomi: gövdebilim. > anatomik: gövdebilimsel... anchorman: ana haber sunucusu. anektod: fıkrahikayecik. angajman: bağlantı. animasyon: canlandırma. > animatör: canlandırıcı... ankesörlü telefon: kutulu telefon... anonim: adsızortak. ansambl: topluluk. anti: karşı. > anti-biyotik: dirimkıran. antik devir: ilkçağ. antik: eskil. antipati: iticiliksevimsizlik. > antipati duymak: kanı kaynamamak. antre: giriş. apolet: omuzluk. agualand/akualand: su bahçesi. aranje etmek: düzenlemek. > aranjman: düzenleme. > aranjör: düzenlemeci... argo: yozdil. aritmetik: sayıbilim. arkeoloji: kazı bilimi. aroma: hoş koku. asparagas: şişirme haber. astrolog: yıldızbilimci. > astroloji: yıldızbilim. aşağılık kompleksi: aşağılık duygusu. ateist: tanrıtanımaz. atlet: koşucu. atmosfer: havayuvarı. attach: eklemek. aut: dış. avans: öndelik. averaj: ortalama. | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: Geri: Türkçemize sahip Çıkalım... Salı Eyl. 01, 2009 8:49 pm | |
| Türkçenin Rekorları , Dilimizin Kıymetini Bilin
En uzun kelime: muvaffakiyetsizleştiricileştiriveremeyebileceklerimizdenmişsinizcesine (70 Harf) (Açıklama sayfanın altında.) TDK'daki en uzun kelime: kuyruksallayangiller (20) En uzun palindromik kelime: esneyemeyense (13) Tersten okunduğunda da anlamlı olan en uzun kelime: ıralamamalara aralamamaları (13) Art arda çifter çifter en çok harf bulunduran kelime: maatteessüf (4) En uzun bir sesli bir sessiz giden kelime: mücadelecileşiveremeyebileceğimizin (35) Harf tekrarı içermeyen en uzun ekli kelime: hüpletiyormuşsanız ve hödükleşmiyorsanız (18) Harf tekrarı içermeyen en uzun eksiz kelime: konseptüalizm (13) Sadece bir harfi farklı olan en uzun eksiz kelime çifti: mahrumiyet mahkumiyet (10) Alfabemizin ilk 14 harfi ile yazılan en uzun kelime: affedicideki (12) (İsmet Keskinsoy) Alfabemizin son 14 harfi ile yazılan en uzun kelime: tutuşturtuşumuzunmuş (20) En uzun kısaltma: İYSSKSİİD (9) (İş Yerinde Sağlık Sağlık Korunması ve Sigorta İle İlgili Danışma (Komitesi). Kaynak: Kısa Adlar ve Kısaltmalar Sözlüğü - A.Aysan S.Tuncay İ.Gönülal) En çok anlamı olan kelime: çıkmak (İsmet Keskinsoy) (TDK'da 58 anlamı sayılmış) Aynı kökene sahip olup en çok farklı şekilde kullanılan kelime: hakan han kaan kağan (4) Farklı köklere sahip olup en çok anlamı olan kelime: karın (4) (Dört anlamı: kar kelimesinin 1.tekil şahıs iyelik hali karmak fiilinin 2. çoğul şahıs emir hali karı kelimesinin 2. tekil şahıs iyelik hali karın kelimesi.) En çok anlamdaş: tuvalet ayakyolu memişhane apteshane kenef hela yüz numara kademhane (8)
Bir harfi en çok içeren kelimeler:
alafrangalaştıramayacaklardansalar (13) beybabalaşabilen (4) (İsmet Keskinsoy) seccadecileşecekmişsinizcesine (5) (Cihan Altay) çiçekçiymişçesine (4) didindirdiklerimizdendir (6) gelenekselleştiriveremeyebileceklerdenseler (15) gepgergin (3) dağdağasızlığa (3) hahhah (4) (İsmet Keskinsoy) sıkıntısızlaştırıcılığınızın (11) kişiliksizleştiricileştiriverebileceklerimizdenmişsinizcesine (16) (Cihan Altay) janjan (2) (Ferit Öztürk) kikirikleşecektik (5) tellallaşılabilmeli (7) (Metin Örsel) mükemmelleşemememmiş (7) anneanneninkininsin (9) otokontrolsüzleşiyor (5) (Metin Örsel) hötöröf (3) (Ferit Öztürk) muharrirleştirivermişlerdir (7) (İsmet Keskinsoy) hassasiyetsizleşseymişsin (6) (İsmet Keskinsoy) şişikleşmişmiş (5) tattırttıktan (6) unutturuculuğumuzunmuş (10) düşündürttürücülüğümüzünmüş (11) (İsmet Keskinsoy) verevleşivermek (3) (Metin Örsel) yayımlayamayayım (5) lezzetsizleşemezseniz (5) (İsmet Keskinsoy)
Harf Sayıları 2 harften oluşan en uzun kelime: ememememe (9) 3 harften oluşan en uzun kelime: yamayamamaya yamayamamama (12) 4 harften oluşan en uzun kelime: mayalayamamamla (15) 5 harften oluşan en uzun kelime: mayalayamamalıyım (17) İçindeki her harf birden fazla geçen en uzun kelime: serserileşememişlerse (21) İçindeki her harf tam ikişer kez geçen en uzun kelime: kükürtatarının (14) (kükürtatar: kükürtlü buhar çıkaran ve üzerinde kükürt biriken alan) İçindeki bütün harfler ya bir ya da iki kez geçen en uzun kelime: törpüleyemiyormuşsanız (22) İçinde en çok sayıda farklı harf bulunduran kelime: gölcükleştiriyormuşsanız (20) (İsmet Keskinsoy)
En uzun kelime için açıklama: Kötü amaçların güdüldüğü bir öğretmen okulundayız. Yetiştirilen öğretmenlere öğrencileri nasıl muvaffakiyetsizleştirecekleri öğretiliyor. Yani öğretmenler birer muvaffakiyetsizleştirici olarak yetiştiriliyorlar. Fakat öğretmenlerden biri muvaffakiyetsizleştirici olmayı yani muvaffakiyetsizleştiricileştirilmeyi reddediyor bu konuda ileri geri konuşuyor. Bütün öğretmenleri kolayca muvaffakiyetsizleştiricileştiriverebileceğini düşünen okul müdürü bu duruma sinirleniyor ve söz konusu öğretmeni makamına çağırıp ona diyor ki: " Muvaffakiyetsizleştiricileştiriveremeyebileceklerimizdenmişs inizcesine laflar ediyormuşsunuz ha? ..." | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: Geri: Türkçemize sahip Çıkalım... Salı Eyl. 01, 2009 8:49 pm | |
| Pop-Türkçe! Yaşı yolun yarısını geçenler çok iyi anımsayacaklar daha gençlerse belki şaşıracaklar; bir zamanlar Türkçe sözcükler de tıpkı bizler gibi ikiye bölünmüştü: Sağcılar ve solcular. 'Yanıt' solcuydu 'cevap' sağcı. 'Örnek' neredeyse yargılanacaktı 141-142'den. 'Mesela' ise gericilikten hükümlüydü! Elbette hakkını yememek gerek; 'solcu' sözcükler masumdu ta Atatürk'ten bu yana özleşmenin ürünüydüler. Ötekilerin ise bunlar karşısında tüyleri diken diken oluyordu ve onlara yer açmak bir yana onları ihbar ediyorlardı! 12 Eylül gelip çattığında elbette affedilmeyecekti yeni sözcükler. TRT'den okullardan resmi kuruluşlardan süngü zoruyla kovuldular. Dünyada dilini böylesi yanılsamalarla algılayan başka ulus var mıdır varsa ne sonuca ulaştılar bilmiyorum ama biz en ağır cezaya çarptırıldık: dilimizi yitirmek.... İlk ve orta öğretimin en büyük başarılarından biri de herhalde öğrencileri ana dillerinden nefret ettirmek olmuştur. Öznelerin tümleçlerin zarfların zamirlerin arasında soğuk terler dökmeyen kaç kişi vardır sınavlarda? Artık Türkçe konusu açıldığında birçok genç "Oh my god yine mi Türkçe?" diye kaçacak yer arıyor. Türkçe bir tabela marka dergi kurum adı bulmak zaten artık olanaksız da; bir de üstüne şimdilerde 'x-g-w' harfleri politik soslu bir sorun olarak uç vermeye başladı. Dilin ardından alfabe de gitti gider... Sorunun olduğu yerde elbette çözüm arayanlar da vardır. Dilbilimciler öğretmenler yazarlar kendini 'dilsever' olarak niteleyen herkes görüş belirtiyor yazılar kitaplar yazıyor. İşin tuhafı dil üzerine kitaplar çok satanlar listesinden eksik olmuyor ama sorun olduğu gibi duruyor. Gençler ise öylece bakıyorlar. Doğrusu büyük çoğunluğu pek de ilgilenmiyor; kendi jargonları yetiyor onlara. "Bye bye görüşürüz"le "Kendine iyi bak"la cep mesajlarında anlamakta güçlük çektiğimiz kısaltmalarla anlaşıp gidiyorlar. İşte Türkçeden nefret ettirdiğimiz gençlerimizin bize 'nanik' yapan 'pop-Türkçe'lerinden örnekler:
İnternet Türkçesi: slm (merhaba) asl? (yaşın kaç? cinsiyetin ne? hangi kenttesin?) f (kadın) m (erkek) u? (Senin yaşın cinsiyetin kentin?) Lol (Kahkaha atıyorum) :.) (gülümsüyorum) :.)))) (çok sevinçliyim) :.( (üzgünüm kızgınım) ;.) (göz kırpmak)
Buyrun bir sohbete
1. kişi: -slm 2. kişi: -slm 1. kişi : asl? 2. kişi: 20/m/İst 2. kişi: u? 1. kişi: 19/f/Ank 2. kişi: :.) 2. kişi: iş/okul 1. kişi: okul/üniv 1. kişi: u? 2. kişi: okul 1. kişi: hımmm... branş? 2. kişi: history... u? 1. kişi: müh. 2. kişi: :.)
(Bu konuşma iki Türk arasında geçmekte ve siz pek bir şey anlamasanız da onlar bir güzel anlaşmışlardır 'teknolojik-Türkçe' ile)
Gençlerden inciler
dumur olmak: çok şaşırmak mağmaya inmek: rezil olmak utanmak janjanlı: gösterişli ciks: havalı zengin çocuk tikky: tek tip ya da markalı giyinmek imdatı gelmek: bunalmak bö olmak: sıkılmak kıro-tikky: tikky olmaya çalışmak oha olmak: şaşırmak at hırsızı: çapkın kapak olmak: bozulmak rezil olmak ahtapot olmak: sarmaş dolaş olmak sarı bici: sahte sarışın cillop: yakışıklı erkek kıtır atmak: yalan söylemek yıkılmak: güzel giyinmek kanka: dost
İbrahim Dizman | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: Geri: Türkçemize sahip Çıkalım... Salı Eyl. 01, 2009 8:50 pm | |
| Konusma Ve Yazma Dili Dil hem yazılı hem sözlü olabilir. Konuşma dili yazının icadından binlerce yıl öncesinden beri gelişmiştir. Elbette yazı dili ile konuşma dili arasında önemli farklar vardır temel öğeleri farklıdır. Biri kelimelerden diğeri seslerden oluşur. Yazı dilinin biçimi gelenekler ve gramerciler tarafından konuşma diline oranla çok daha dikkatli bir şekilde düzenlenmiştir. Konuşurken ve yazarken kullanılan kelime dağarcığı genellikle daha geniştir. Bundan başka konuşma ve yazı dillerinin gramerleri farklıdır.
Bu iki yolla farklı dilde bilgi aktarma eğilimi vardır. Ayrıca konuşma dilinde yazı diline oranla daha fazla tekrar ve fazladanlık vardır. Buna ana dilimizden örnek vermek gerekirse; yazı dilinde genellikle "c" olarak yazılan ses diaspora kabardeylerinin konuşma dilinde "g" olarak söylenmektedir. Yine aynı şekilde "Cegu" yazılıyor "Gegu" okunuyor. Başka bir örnek de; "ç" yazılanlar genellikle "k" okunuyor. "Çapse" "kapse" okunuyor. "-di'li geçmiş" fiil çekimlerinde fiilin sonu "-di'li geçmiş” takısı olarak yazıda kalın "ş" ile bitiyor diaspora kabardey konuşma dilinde "s" olarak söyleniyor. | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: Geri: Türkçemize sahip Çıkalım... Salı Eyl. 01, 2009 8:50 pm | |
| #Türkçesi varken...!!#
Karamanoğlu Mehmet Bey´i arıyorum göreniniz bileniniz duyanınız var mı? Bir ferman yayınlamıştı: "Bugünden sonra dîvanda dergâhta bârgâhta mecliste meydanda Türkçeden başka bir dil konuşulmaya!" diye hatırlayanınız var mı? Dolanın yurdun dört bir yanını çarşıyı pazarı köyü şehri fermana uyanınız var mı? Nutkum tutuldu şaşırdım merak ettim dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere gördüklerine duyduklarına üzüleniniz var mı? Tanıtımın demo sunucunun spiker gösteri adamının showmen radyo sunucusunun diskjokey hanım ağanın first lady olduğuna şaşıranınız var mı? Dükkânın store bakkalın market torbanın poşet mağazanın süper hiper gross market; ucuzluğun damping olduğuna k*****nız var mı? İlân tahtasının billboard sayı tablosunun skorboard bilgi alışının brifing bildirgenin deklarasyon; merakın uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı? Bırakın eli özün bile seyrek uğradığı beldelerin girişinde welcome çıkışında good-bye okuyanınız var mı? Korumanın muhafızın body guard; sanat ve meslek pirlerinin duayen; itibarın saygınlığın prestij olduğunu bileniniz var mı? Sekinin alanın platform; merkezin center; büyüğün mega küçüğün mikro sonun final özlemin hasretin nostalji olduğunu öğreneniniz var mı? İş hanımızı plaza bedestenimizi galeria sergi yerlerimizi center room showroom büyük şehirlerimizi mega kent diye gezeniniz var mı? Yol üstü lokantamızın adı fast food yemek çeşitlerimizin menü; hesabını adisyon diye ödeyeniniz var mı? İki katlı evinizi dupleks üç katlı komşu evini tripleks köşklerimizi villa eşiğimizi antre bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı? Sevimlinin sempatik sevimsizin antipatik vurguncunun spekülatör eşkıyanın mafya desteğe bilemediniz koltuk çıkmağa sponsorluk diyeniniz var mı? Mesireyi kır gezisini picnic bilgisayarı computer hava yastığını air bag oluru pekâlâyı okey diye konuşanınız var mı? Çarpıcı önemli haberler flash haber Yaşa varol sevinçleri oley oley Yıldızları star diye seyredeniniz var mı? Vırvırık dağının tepesindeki köyde cafe show levhasının altında acının da acısı kahve içeniniz var mı? Toprağımızı bayrağımızı inancımızı çaldırmayalım derken dilimizin çalındığını talan edildiğini özün el diline özendiğine içi y*****nız var mı? Masallarımızı tekerlemelerimizi atasözlerimizi unuttuk şarkılarımızı türkülerimizi ninnilerimizi kaybettik Türkçemiz elden gidiyor dizini döveniniz var mı? Karamanoğlu Mehmet Bey´i arıyorum Göreniniz bileniniz duyanınız var mı? Bir ferman yayınlamıştı... Hayal meyal hatırlayıp da sahip çıkanınız var mı? "Karamanoğlu Mehmet Bey´i Arıyorum. Göreniniz bileniniz duyanınız var mı?" __________________
| |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: Geri: Türkçemize sahip Çıkalım... Salı Eyl. 01, 2009 8:50 pm | |
| Türkçe'nin Genel Özellikleri TÜRK DİLİNİN AİT OLDUĞU DİL AİLESİ GENEL ÖZELLİKLERİ Türkçe diğer Türk dilleriyle birlikte Altay dil ailesinin bir kolunu oluşturur. Bu ailenin diğer üyeleri Moğolca Mançu-Tunguzca ve Korecedir. Japoncanın Altay dil ailesinin bir üyesi olup olmadığı konusu tartışılmaktadır.
Türkçe diğer Altay dilleri gibi eklemeli yani sözcüklerin eklerle yapıldığı ve çekildiği sondan eklemeli bir dildir.
Türkçe sözcüklerde Arapça Almanca vb. dillerde görülen erillik dişillik (yani cinsiyet ayrımı) özelliği yoktur.
Türkçede sayı sıfatlarından sonra gelen adlar çoğul eki almazlar. Yani üç ağaçlar değil üç ağaç.
Önlük-artlık (kalınlık-incelik) ve düzlük-yuvarlaklık uyumları vardır. İlk uyuma göre bir sözcükteki ünlüler ya hep art veya ön ikinci uyuma göre de ya hep düz veya yuvarlak olurlar.
f j ve h ünsüzleri Türkçe kökenli sözcüklerde bulunmazlar. (Bir kaç Türkçe sözcükte başka seslerden değişmiş olarak f görülebilir: öfke < öpke ufak < ubak vb.)
Türkçe sözcüklerde söz başında bulunabilen ünsüz sayısı sınırlıdır: b ç d g k s t v y.
c ünsüzü söz başında başka ünsüzlerden değişmiş olarak bir kaç sözcükte bulunur: cibinlik < çıpın vb.
n ünsüzü Türkçe kökenli sözcükler içinde yalnız ne ve türevlerinde bulunur: ne neden niçin nasıl vb.
p ünsüzü de söz başında bir kaç Türkçe sözcükte b'den değişmiş olarak bulunur: piş- < biş- parmak < barmak vb. | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: Geri: Türkçemize sahip Çıkalım... Salı Eyl. 01, 2009 8:50 pm | |
| Türkçemizi Güzel Kullanalım Koruyalım" Kampanyası
Her şey bizi birbirimize kenetleyen en güçlü bağ olan Türkçe için!
Dilimize sahip çıkalım. Aramızda Türkilizce değil Türkçe konuşalım.
Türkçemize sahip çıkalım. Atalarımız sadece toprak için kıymetli canlarından vazgeçmemişler. Bu ülkeyi vatan yapan ulvi değerlerden biri de dildir. Atalarımıza olan borcumuzu böylede ödeyebiliriz.
Bir yandan ilerlerken bir yandan tökezliyoruz. Bilgisayar çağı ve internet kullanımı kısacası "chat dili" dediğimiz düşman dilimizi mahvetmekte.
Forumdaki bütün arkadaşlarımdan bu konuda biraz daha duyarlı olmasını rica ediyorum. Gönül ister ki herkes Türkçe'yi bütün dilbilgisi kurallarına uyarak kullansın. Fakat daha önce aşmamız gereken özellikle bu duyuru ile bahsetmek istediğim konu kullanmamamız gerekirken kullandığımız ve dilimizden çıkarttığımız harfler.
"g w x sh" bizim alfabemizin harfleri değildir ve bizim alfabemizdeki harflerin yerine asla ve asla geçemez.
"eidir memleket nire gidiom güzel eed taam annadım bakcez vs." gibi kelimelerde aradan çıkartılan harfler küçük birer kayıp olarak gözükse bile dilimiz için büyük bir kayıptır.
Türk dilini iyi veya kötü kullanan hatalarını düzeltmek isteyen bütün arkadaşlarımızdan bu kampanyaya katılmalarını rica ediyorum. Ne kadar büyürsek ne kadar çoğalırsak o kadar büyük bir güç oluruz.
Büyük ve kaliteli bir forum olarak büyük ve kaliteli bir adım atalım. Türkçemizi katledenlerin önüne geçelim.
TÜRK HARFLERİNİN KABUL VE TATBİKİ HAKKINDA KANUN
Kanun Numurası : 1353 Kabul Tarihi : 1/11/1928 Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 3/11/1928 Sayı: 1030 Yayımlandığı Düstur : Tertip: 3 Cilt: 10 Sayfa: 3 ... Madde 4 : Halk tarafından vakı müracaatlardan eski Arap harfleriyle yazılı olanlarının kabulü 1929 Haziranının birinci gününe kadar caizdir. 1928 senesi Kanunuevvelinin iptidasından itibaren Türkçe hususi veya resmi levha tabela ilan reklam ve sinema yazıları ile kezalik Türkçe hususi resmi bilcümle mevkut gayrı mevkut gazete risale ve mecmuaların Türk harfleriyle basılması ve yazılması mecburidir.
YANİ;
Madde 4 : Halk tarafından yapılan başvurulardan eski Arap harfleriyle yazılı olanlarının kabulü 1 Haziran 1929 gününe kadar geçerlidir. 1928 yılındaki kanunun başlangıcından itibaren Türkçe özel veya resmi levha tabela ilan reklam ve sinema yazıları ile aynı biçimde Türkçe özel resmi bütün süreli süreli olmayan gazete kitapçık broşür ve yayınların Türk harfleriyle basılması ve yazılması zorunludur.
| |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: Türkçe’mizin şeyine şey etmeyelim! Salı Eyl. 01, 2009 8:52 pm | |
| Türkçe’mizin şeyine şey etmeyelim! Yılmaz ÇETİNER Geçenlerde bir işyerine telefon etmem gerekti dostum olan sahibini aradım. Bülbül gibi şakıyan sesiyle sekreter hanım telefonun öbür ucunda sordu: - Kim diyeyim efendim? Adımı verdim. - Sizi şimdi bağlıyorum efendim dedi işveli sesiyle... veya bana öyle geldi! Allah Allah! Ben ne yaptım ki beni "bağlıyor" bu kızcağız diye huysuzlandım! Bir an kafamdan geçti; "Acaba beni Michael Douglas mı zannetti demir karyolaya mı bağlayacak? Yoksa bu işveli sesli hanım kız Sharen Stone mu?" Yoksa koyun mu zannetti? Şırrak karşıma dostum çıkınca bir anlık hayallerim söndü gitti! O anda söylemedim ama bir başka gün dostuma: - Yahu dedim senin sekreter hanım beni "bağlamaya" kalktı! Güldü geniş yürekli hoşgörülü dostum: - Napiim o hep öyle konuşur ama dedi yeni kuşak gençler birtakım kelimeler üretiyorlar ki düzeltene kadar bir yenisi geliyor yerlerine! İyi ki "Size geçiriyorum" dememiş!" - Ama çok çirkin ikaz etsen de öğrenseler! - Kardeşim sizin gazeteleriniz dergileriniz muhabirleri yazarları bile bu uydurma dili konuşuyor yazıyor çoğu zaman. Sizlerin yol göstermesi daha isabetli olmaz mı? Bak şu laflara: Adam eşiyle mutlu bir hayat sürdürüyor gazetede ondan bahsedilirken "Eşiyle oldukça mutluydu" diye çıkıyor! Bir başkası: Annesi ölmüş kızcağız iki gözü iki çeşme ağlıyor gazetede haber :"Genç kadın oldukça müteessir görünüyordu!" Çok mutlu yerine eh biraz mutlu çok üzüntülü yerine oldukça (az) üzüntülü hayli garip ve hayli ayıp kaçmıyor mu?
"Kendine iyi bak"! Yeni moda bir laf veya emir de "Kendine iyi bak." Adam sevgilisinden ayrılırken genç kıza "Kendine iyi bak" diyor ama maşallah iki genç de sağlıklı. Belki akşam belki yarın buluşacaklar! O arada kendine iyi bak! Olur şey değil! Geçenlerde eski sekreterim ziyaretime gelmişti ayrılırken: - Kendinize iyi bakın demesin mi! Bir an alındım hiç böyle söylemezdi diye düşündüm yoksa şimdi kötü mü görüyordu sağlığımı? (Gidicisiniz gibi!) Belki bir hastayı ziyaretten sonra ayrılırken "Aman kendine iyi bak" denilebilir ama her dakika bu laf kullanılır mı?
Eski İstanbul valisi doğru Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Şükrü Haluk Akalın'la Devrim Sevimay Vatan'da bir röportaj yapmış. "Kendine iyi bak" lafına başkan da takmış "Kendime iyi bakarım sizin söylemenize gerek yok ki. Dilimizde 'Sağlıcakla kal' 'Allahaısmarladık' gibi sözler varken" diyor. "Bir de 'Size döneceğim' var; aslında atlatma dili bu!" "Ne zaman birlikteydik ne zaman ayrıldık da bana döneceksiniz demek geliyor içimden." - Peki hala tartışılıyor eski İstanbul valisi mi İstanbul eski valisi mi? - Tartışmaya gerek yok. Tamlayan kelime başa gelir. Hiç "Telefon eski kulübesi" diyor musunuz? Eski telefon kulübesi diyoruz. Doğrusu eski İstanbul valisi...
Euronun Türkçesi avro... Gelelim euroya. TV'de borsada her yerde değişik telaffuz ediliyor doğrusu nedir? Akalın cevaplıyor: - AB para birimini Almanlar oyro Fransızlar öro İngilizler yuro diye seslendiriyor. Bunun formülü şöyledir. Kendi dilinizde Avrupa'yı nasıl okuyorsanız ilk hecesinin sonuna o harfini getirirsiniz. Türkçesi doğrusu avro'dur. Geçen hafta Azerbaycan'daydım ve onların bile avro dediklerini duydum. - Şey için ne diyorsunuz? - Eşya kelimesinin tekilidir. Şey önemli kelimedir ama kullandığınız yere bağlı. "Şeyin şeyini şey ettim" derseniz olmaz. Hangi anlamı katarak söylediğinize bakmak gerekir. Ben de haddim olmayarak gazetecilerden yazarlardan öğretmenlerden "Ne olur Türkçede beraberce şeyin şeyine şey etmeyelim" diye rica ediyorum. | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: <<<UYGARLIĞIN TEMELİ Salı Eyl. 01, 2009 8:53 pm | |
| <<Dil insanların duygu düşünce ve dileklerini anlatmak için kullandıkları her türlü işaret ve özlükle ses işaretleri dizisi; bir insan topluluğu içinde ortak anlaşma aracı olan sözlerin bir sözlükteki kelimelerin dil bilgisi kurallarının bütünü ve bunların düzgün güzel etkili bir biçimde kullanılmasıdır. Dil yeryüzünde insanlarla birlikte var olmuş insanlığın geçirdiği bütün gelişme evrelerini geçirmiştir. Zaman içinde insan ve toplum düşüncesinin gelişimi ancak dilin de gelişimiyle mümkün olmuştur. Dil bir toplumu oluşturan en önemli öğelerden biridir. Öyle ki toplumların ilerlemesiyle dilim geçirdiği aşamalar arasında sıkı bir ilişki vardır. Bir insan topluluğunda duyguları istekleri fikirleri anlatmaya yarayan dil; katı kurallara bağlı değişmez kanunlar bütünü değildir. Daima değişen ve insanların gelişimine ayak uydurması gereken canlı bir olgudur. Heiderg’ e göre “Dil düşüncenin evidir.” Bir gün Konfüçyüs’e sormuşlar: “Bir memleketi yönetmeye çağırılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?” Büyük filozof şöyle cevap verdi: “Hiç şüphesiz dili gözden geçirmekle işe başlardım.” Ve dinleyenlerin hayret dolu bakışları karşısında sözlerine devam etmiş: “Dil kusurlu olursa sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa yapılması gereken işler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa töre ve kültür bozulur adalet yanlış yola sapar. İşte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.” İşte bu küçük hikaye dilin ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Dil uygarlığı temelidir. Bir konuşma anlaşma yolu bulunmasaydı; bilim ve sanat gelişemezdi. Dil olmadan hiçbir bilgiyi kullanmak onu başkaları için faydalı kılmak mümkün değildir.
Afanassiav şöyle diyor: “Dil insan bilincinin oluşumunda çok önemli bir görev görmüştür. Dil ve yazı olmasıydı bir çok kuşağın değerli deney birikimleri yeni kuşaklara iletilemeyecek ve yeni kuşaklar dünyanın tanınması gibi bir çok zor işi tekrarlamak zorunda kalacaklardı.” >>> (Bu yazı tarafımdan yazılmış olup İzmir Atatürk Lisesi Kültür ve Edebiyat dergisinde yayınlanmıştır.)
Gerçekten ciddi ve önemli bir konuya değinmek istedim bugün
Bakıyorum da artık çoğumuz (kesinlikle ben dahil) Türkçemizi korumak yerine daha çok bozuyoruz
Evet belki internet ortamında bazı şeylerin kısaltırlarak yazılması doğal ama
Bu ‘hoşça kal’ yernine ‘bye bye’ ‘evet’ yerine ‘yes’ dememizi gerektirmiyor
Çevrenize bakarsanız zaten dilimizin ne kadar yozlaştırıldığının farkına varırsınız ‘merkez’ kelimesinin yerini büyük ölçüde ‘center’ kelimesi almış durumda örneğin ‘basın yayın’ yerine kullanılan ‘media’ da neyin nesi ??
Bilirsiniz bir devlet ne zaman kültürünü kaybederse gerçekte o zaman yok olur
Tarihte bunun bir çok örneği var kültürünü koruyan devletler yeniden kurulurken koruyamayanlar ya yok olmuş yada sömürge olmaktan öteye geçememiştir
Kültürlerin törelerin yok olması da yazımda belirttiğim gibi dilin yok olmasıyla başlıyor
Dili yozlaştırmak en tehlikeli ve en sisnsi sömürgeleştirme oyunudur ve günümüzde bize uygulanan da budur !! Oktay Sinanoğlu’nun deyimi ile << Türkçe’ye bye bye demek Türkün dünya üzerindeki Haysiyetine bye bye demek olacaktır >>
Dilimize nasılda yabancı sözcükler giriyor ve biz bunlara nasıl göz yumuyoruz
Binlerce örnek verilebilir ama bn sadece bir kaçını yazayım size
Bakanlar kurulu yerine kabine
Millet vekili yerine parlamenter
İletişim yerine komünikasyon
Toplumsal yerine sosyal
Yasal yerine legal
Sorun yerine problem
Yöntem yerine metod
En az yerine minimum
Seçenek yerine alternatif
Etkinlik yerine aktivite….. Niye Türkçeleri varken yabancılarını kullanalım ki neden Türkçemizin yozlaşmasına yardımcı olalım ki | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: İşte Atatürk’ün vasiyeti Salı Eyl. 01, 2009 8:53 pm | |
| İşte Atatürk’ün vasiyeti:
<< Bakınız arkadaşlar ben belki çok yaşamam. Fakat siz ölene dek Türk gençliğini yetiştirecek ve Türkçe’nin bir kültür dili olarak gelişmeye devamı yolunda çalışacaksınız. Çünkü Türkiye ve Türklük uygarlığa ancak bu yolla kavuşabilir >>
Atamızın mirasına güzel Türkçemize dilimize sahip çıkalımmmm
Bu yazıyı yazmamı sağlayan Emre (albaywolf) ve bu fikirleri edinmemi sağlamak amacı ile belki de zorla Oktay Sinanoğlu’nun ‘bye bye Türkçe’ eserini okutan Edebiyat öğretmenime teşekkür eder ve bu eseri sizin de okumanızı tavsiye ederim
Devrim Gözde A. | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: Geri: Türkçemize sahip Çıkalım... Salı Eyl. 01, 2009 8:53 pm | |
| | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: Türkçe Konuş!!! kampanyasına yapılmış yorumlar Salı Eyl. 01, 2009 8:55 pm | |
| Türkçe Konuş!!! kampanyasına yapılmış yorumlar
Güzel bi teşebbüs. Takdir etmek lazım. Artık herkes Türçeyi kendine göre yorumluyor. Ben kardeşimden biliyorum. Arkadaşlarıyla sanki özel bir dil konuşuyor. Ben açıkçası sinir oluyorum ne yalan söyleyeyim. Özellikle otobüsteki gençleri görüyorum çoğu tenezzül edip cümlelerini tamalamıyor bile...Bir de üstüne labali hareketler erklenince vah zavallılar diyorum içimden. Halbuki bütün bunlar dikkat çekme ve kendilerini ispat için yapılan davranışlar değil mi? Bir de şu yabancı kelimelere duyduğumuz özenti yok mu...Bir ara 'cool' kelimesi çok tutulmuştu. Reklamlara bakıyorum onlar zaten felaket yangına körükle gidiyorlar...İçler acısı halimiz...
ben bir de bilerek ve artistlik olsun diye ingilizce kelimeleri araya sıkıştıranlara sinir oluyorum ya bi de gerçek anlamlarıyla konuşsalar içim yanmayacak.çoooook sinir oluyorum çoook!!!kelimelerin türkçeleri varken neden ingilizcesini konuşurlar ki.bilgisayar ve internet ile ilgili terimlerde çok başıma geliyo bu malesef...
Sonuna kadar arkasında olduğum bir kampanya!!! Hatta şöyle düzeltebiliriz bence: Türkçe konuş ve Türkçe yaz!!!!
Çok güzel bir çalışma. Malesef özellikle biz üniversiteliler bu konuda çok yanlış yapıyoruz. Önce biz .
Bu neden böyle bir türlü anlayamıyorum. Atatürk herhalde Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğini emanet ettiği şimdiki gençleri görse kahrolurdu. İlim irfan bir yana dursun kendilerine faydası olmayan o kadar çok üniversite öğrencisi var ki şaşırmamak elde değil. Edebiyat Fakültesinde karşılaştığım manzara karşısında hayretler içinde kalmıştım ve ne yalan söyleyeyim onlara acımıştım. O kadar aciz gelmişlerdi ki bana!! Seçim meselesi elbet ben kimseyi yargılamıyorum ancak İstanbul Taksim Meydanı'nda bir beş dakika gözlem yaparsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız. Banka önlerinde sokak aralarında boş boş saatlerce oturup gelene geçene bakan ya da üniversiteli olup da bunun gerçek mantığını kavramaktan yoksun giyim kuşam meraklısı ve havalı(!) konuşma yanlısı arkadaşlardan ne bekleyebilir ki bu millet??
Türkçe'nin yazılışı okunuşu
Eskişehir'e indim; Porsuk Çayı'nın orda dükkânın adı "Lavash". İstanbul Beşiktaş yokuşunda kebapçı olmuş "Dönerchi". Allah Allah bunu yazan zât-ı Avrupaî anlaşılan Batı dilinde "ch" nın "c" değil "ç" okunduğunun da farkında değil. Ve tabii böyle gülünç (daha doğrusu acınacak) misâlleri artık sıkça görüyorsunuz. Sâdece aşağılık duygusundan sömürge ruhluluktan mı yoksa üstüne özenti sıvanmış bir kara câhillikten mi oluyor bunlar dersiniz? Sanmam; işin temelinde "millî eğitim"i 1946'dan beri güdümüne almış yabancı danışmanların (ve tabii onların yerli emir kullarının) kademeli oyunlarından biri yatıyor.
Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu
Atatürk bize Batı'yı örnek aldın demişti hatırlarsanız ama bazı insanlar (özentiden öte gidemeyen düşünemeyen boş sadece dış görünüş meraklısı) burda Ata'mızın gerçekte neyi kastetmiş olduğunu anlayamamış sanırım.
Tarih tekerrürden ibarettir diye boşuna söylememişler tıpkı Osmanlı döneminde yapılan ıslahatların başarısızlıkla sonuçlanması gibi bizim de Batı'yı model alma girişimlerimiz başarısızlıkla sonuçlanacak galiba!!
Görünen köy kılavuz istemez diye boşuna mı demişler herşey aşikar değil midir? Lale Devri'ni hatırlarsanız neden başarısızlıkla sonuçlanmıştı?? Bir kısım seçkin (?) insan topluluğu bir Avrupa ülkesi olan Fransayı kendine model almıştı. Yina başa dönüyoruz sorun aslında kavramların gerçek hakkını vermeyişimizde... Bu insanlar model almak ne demek biliyorlar mıydı acaba? Onların yaptıkları sakın kopyalamak olmasın? Biz neden kendi kültürümüzden dilimizden taviz verelim?? Nedir bu yabancı özentisi?? Fransa'nın bilmem nerdeki köyünden geliyormuş bu peynir!! Be kardeşim senin Ege'deki köylerinde peynirin alası var zeytininde... Ne farkı var Fransa'dan gelenin yediğin kazığın haricinde!! Bu kadar da sığ olmayalım lütfen!!!!! Diline sahip çık bari eğer ingilizceye bu kadar hayransan senden zaten hayır gelmez bize biz de seni zorla tutmayız!!!
Türkçe konuşulması gerektiğini ben de sonuna kadar savunuyorum.Ama gündemde dikkatinizi çekmiştir 100 Temel Eserdeki rezalet.Deyimler sözlüğü ve bir bilmece kitabında islami terimlerküfür ve argoya rastlanmış.Böyle birşeyi duyduğumda aslında çok şaşırmadım.Çünkü aylar önce 100 Temel Eserde Türkiye'nin önemli yazarlarından ve Türkçe'yi ustaca kulanan Aziz Nesin'e yer verimeyeceğini okumuştum ve çok üzülmüştüm.Hepimiz çocukken Aziz Nesin'i okumuşuzdur ve okumaya da devam ediyoruzdur mutlaka..Bu yüzden bu haber beni şaşırtmadı. Artık bu ülkede olan şeyler şaşkınlık uyandırmıyor.Çünkü alışkanlık kazandırıyor insana...
Ben bu eserden 40 tanesini sınıfıma aldım içinde deyimler sözlüğü de vardı ancak ben hiç bakmadım. Benim öğrencilerim çok duyarlıdır onlar da bana böyle bir şeyle hiç gelmedi belki gözlerinden kaçmıştır. 1 Eylül'de işbaşı yaptığımız ilk gün gidip sınıfımın kitaplığından bakacağım bu kitaba eğer içinde böyle birşey varsa hemen çöpe atacağım. Teşekkürler peritozu uyarın için... Ben öğrencilerime Aziz Nesin'in kitaplarını da aldım onlar istedikleri kadar 100 temel eser arasına katmasın!!! İşte öğretmenin farkı burda devreye giriyor | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: Türk Harflerinin Kabul Ve Tatbiki Hakkinda Kanun Salı Eyl. 01, 2009 8:55 pm | |
| Türk Harflerinin Kabul Ve Tatbiki Hakkinda Kanun Kanun Numurası : 1353 Kabul Tarihi : 01/11/1928 Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 03/11/1928 Sayı: 1030 Tertip: 3 Cilt: 10 Sayfa: 3 … Madde 4 : Halk tarafından vakı müracaatlardan eski Arap harfleriyle yazılı olanlarının kabulü 1929 Haziranının birinci gününe kadar caizdir. 1928 senesi Kanunuevvelinin iptidasından itibaren Türkçe hususi veya resmi levha‚ tabela‚ ilan‚ reklam ve sinema yazıları ile kezalik Türkçe hususi‚ resmi bilcümle mevkut‚ gayrı mevkut gazete‚ risale ve mecmuaların Türk harfleriyle basılması ve yazılması mecburidir.
YANİ Madde 4 : Halk tarafından yapılan başvurulardan eski Arap harfleriyle yazılı olanlarının kabulü 1 Haziran 1929 gününe kadar geçerlidir. 1928 yılındaki kanunun başlangıcından itibaren Türkçe özel veya resmi levha‚ tabela‚ ilan‚ reklam ve sinema yazıları ile aynı biçimde Türkçe özel‚ resmi bütün süreli‚ süreli olmayan gazete‚ kitapçık‚ broşür ve yayınların Türk harfleriyle basılması ve yazılması zorunludur
Türkçe'yi Korumak Sevmekten Daha Önemli Bir Vazife!
"Milli duygu ve dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Dilin milli ve zengin olması milli duygunun gelişmesinde başlıca etkendir." M. Kemal ATATÜRK
Bir toplumun değer yargılarını; dil din ahlâk estetik hukuk tarih şuuru v.b. gibi unsurlar oluşturur. Bu da milli kültürü doğurur. Bireylerin ruhunda bu değer yargılarını canlandırmak için sağlam bir eğitimle mümkündür.
Ziya Gökalp; eğitimin milli kültürü aşılamak görevi olduğunu söyler. Milli kültür milletin kendine has duyuş ve düşünüş özelliğidir. Toplumsal dayanışmayı sağlar. Milli ve sosyal güvenliğin de en önemli teminatıdır. Bunu sağlamanın yolu da milli dil yani anadilidir. Anadil ihmal edildiği veya dejenereye uğradığı zaman iletişim kurmakta güçlük çekileceği için kişiler arasındaki sevgi ve saygı bağı çözülür.
Dil bir milleti yapan etkenlerin en önemlisidir. Kültürü taşıyan ve koruyan vasıtadır. Bireyin eğitimine yön veren ve bu eğitimin temellerini atan da dildir.
İnsan en samimi duygularını dil eğitimiyle alır: Beşikte dinlediği ninnilerle ana dilinin zevkine varır.
Bizim anadilimiz Türkçe’dir. Duygularımızı düşüncelerimizi sevinçlerimizi acılarımızı tüm dilek ve dertlerimizi onun vasıtası ile anlatırız. Ruhumuza coşkunluk veren bütün duygularımızı ana dilimiz vasıtasıyla kazanırız.
Anadilimiz Türkçe güzel ve zengin bir dildir. Onu okumak korumak öğrenmek geliştirmek hepimizin kutsal birer ödevidir. Çünkü dil sadece Türk kültürünü korumak için değil aynı zamanda dinimizi doğru bir şekilde öğrenmek için de vazgeçilmez bir etkendir. O halde güzel Türkçe’mizi doğru konuşmak doğru yazmak için gereken gayretleri harcamalıyız emeğimizi esirgememeliyiz.
Unutmayalım; kimliğini bilmeyen dilini benimseyen kültürünün derinliklerine inme yollarını arayıp bulma çabasında olmayan her fert yanlış yolda yürümektedir. Kendini iyi anlayamayan başkalarını nasıl anlar.
Gelin anadilimizi varlığımızı var eden dilimizi varlığımızı dünya önünde kanıtlayan Türkçe’mizi küçümsemeyelim! Hatanın neresinden dönülürse kârdır atasözünü unutmayalım! Türkçe ve Türklük bizim gururumuzdur.
Onu okumak savunmak geliştirmek hepimizin boyun borcudur. Esas görevlerimizin icrası ise yarınlarımızı çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğini garanti altına almak demektir.
"Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. "
M. Kemal ATATÜRK | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: Sözcüklerle Nasıl Oynadık Salı Eyl. 01, 2009 8:56 pm | |
| Sözcüklerle Nasıl Oynadık Ziya Gökalp: "Türkçeleşmiş Türkçe" demiş vermiş özleştirmecilerin ağzının payını. Bize de boynumuzu eğmek düşermiş. Örneğin "istiklal" sözcüğü. Bütün yurtta bilini yormuş. Yıllarca "İstiklal Harbi" diye öğretmişiz çocuklarımıza. "İstiklal Marşı" var derken bir kutsallık gelmiş o söze. Şimdi bunu bırakıp "bağımsızlık" demenin ne yeri varmış ne de anlamı. Türkçeymiş "İstiklal" sözcüğü bal gibi Türkçe öz Türkçe katıksız Türkçe. Yalnız hepimizce bilindiği için değil. Arapçada yokmuş ki o sözcük biz yapmışız biz yaratmışız. Araplar da belki sonra bizden öğrenip "independance" karşılığı kullanmışlarmış. Anlıyorsunuz ya "istiklal" Türkçeye geçmiş Arapça bir söz değil. Arapçaya geçmiş Türkçe bir sözcük onlara göre. "Bağımsızlık" sözünü ise bilen yokmuş uydurma imiş o söz. Doğrusu utanıyorum böyle diyenleri düşünenleri duyup okudukça."(l)
Dilde dilekte düşüncede ve amaçlanan ereklerde büyük sıkıntıları; neredeyse "kanlı mı olacak kansız mı olacak" aşamasına varan sapkınlıkları atlatarak geldik bugünlere. Ankara'da "Dil Derneği"nin öncülüğünde kutladığımız 72. dil bayramında yaşanan coşku da gösterdi ki "Elsine-i meyyite ilmi edilemez" diye yeşil bayrak açarak. "Türk dilinin aslındaki güzelliğini varsıllığını ortaya çıkarma ve onu dünya dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirme..." savaşımı verenlerin önünde duranlarla Türkçe köklerden Türkçe sözcük türetenleri "vatan hainliği" ile bir tutanlar çoktan geride kalmış.
Günümüzden 106 yıl önce Şemsettin Sami'nin "Bizim eski Türkçe edebiyatımız akvam-ı bedeviyyenin de değil belki akvam-ı vahşiyyenin kıyafetine müşabihtir." Sözleriyle yerin dibine batırdığı bir yazını yabancı diller boyunduruğundan kurtarılan öz Türkçe'nin ışığında dünyanın en ergin sanat dilleriyle boy ölçüşebilir bir asamaya getirmişiz. Ulusal Bağımsızlık Savaşımının zorunlu bir sonucu olan dil devrimini "Lisan-ı Türkiyi elsine-i Türkiye" dönüştürmek sanan kafa bile bugün şaşıp kalmıştır anadilimizin ulaştığı yetkinliğe; bilim sanat dallarında eriştiği anlam boyutlamalarına.
Dil devrimine karşı olanların isteklerine istemlerine uyarak değil dilin kurallarıyla sözcüklerin ekleriyle kökleriyle anlam boyutlarıyla çokça oynayarak gelinmiştir bu aşamalara. Biz ne yaptık örneğin; Arapça "taahhüt"sözcüğünü dilimizdeki "yük" kökünden "yükleni" adını türeterek karşıladık. "Müteahhit" sözcüğüne de aynı kökten bir karşılık türettik ve "yüklenici" dedik. Ama bu kavram kapsamına girmeyen arsa üzerinde yapı kurup satan kimselere de "yapsatçı" kavramını türettik. "İs" kökünden "memur" için "işyar" "amele" için "isçi" "ameli"karşılığı olarak da "işe vuruk " karşılıklarını türettik Meslek kariyer karşılıkları için "uğrası" "meşgale" için "uğraş" dedik Arapça. 'şehvet ' sözüne anadilimizde öteden ben varolan "kösnü"yü. şehvetli için "kösnül"ü yeter bulduk. "İntihal" sözüne "aşırtı"yı "nüans" yerine "ayırtı"yı; "alamet-ı farika" için "ayırtaç"ı "istisna ya "ayrınca". "teemmül" yerine "içinme / içdüşünü" karşılıklarını "erzak' için "yiygi". 'rayiç'' yerine "sürümdeğer" "rivayet" yerme "duyultu". "rüşvet" için "yiyim" rüşvet alan yerine "yeyimci"yi önerdik. "Sarih" sözcüğünü "belirtik" ''vasiyet"i "sonbuyruk" "maneviyat"ı "içgüdü" "batıni"yi "içrek" karşıtını "dışrak" "bati"yi "yavaşık". "mülahham"ı "etleç". "'bahane"yi "nedenleme". "hisbaniye"yi "kuşkuculuk" "iftikariye / 'idealizm" kavramlarını "ülkü" ve "ülkücülük" "enniye solipsizm " kavramlarını "tekbencilik" terimleriyle karşıladık.
Bu konuda yapılanlar kitaplar dolusu yazılıp çiziliyor. Ben yalnızca örnek vermeye çalışıyorum. 27 Mayıs'tan sonra Cumhurbaşkanı adayı olan bir sosyoloğumuz (toplumbilimci demeye dilim varmıyor) kendi bildiği sözcüklerin Türkçe karşılıklarına sinirlenmiş "interdepance" karşılığı "mütetabiat-ı mütekabile" sözü varken bu "bağımlaşma" sözü de nerden çıktı diye bağırıp çağırmıştı.(-') O gibiler "skandal"diyorlardı biz "utanca"dedik "Slogan"dediler "savsöz" "sürpriz" dediler "şaşırtı" "sibernetik" dediler "güdümbilim". "gurma / degüstatör" dediler "tadımcı" karşılıklarını verdik. "Logar"ı "suçeker". "vidanjör"ü "soğurac" "kurye"yi "özelulak". "strateji" terimini "orgüdüm" "parola"yı "imsöz" "tim" sözcüğünü ""görevgücü". "efor'"u edimgücü". "üniter"i "bütünbirimsel" "ünite"yi "bütünbirim". "üniter devlet"i "bütünbirimsel devlet" sözleriyle karşıladık "Vizyon" sözcüğünü "uzgörü" "organ" sözcüğü yabancı olduğu için. "aza"yerine "örgen"demenin daha Türkçe olduğunu anımsattık. İnsanların örtünmeleri gereken yerleri için "utveri" "galip" için "yengin" "muzaffer" için "utkun"sözcüklerini yeğledik "Ütopya" yerine "kurdüşün" "montaj" sözüne "kurtak". "portatif sözünü "söktak"sözleriyle karşıladık "Tünel" için "yergeçit" otobüs ve tramvaylarda bilet basıp binilen kutuyu "hasbin" Ankaray ve metrolarda bilet basılıp geçilen (validatör) kutu için "hasgec" aynı yerlerdeki çıkış turnikeleri için "çevirgeç" sözcüklerini salık verdik. Bilimsel toplantıları yöneten kimseler için son günlerde İngilizce "moderator" diye bir sözcük dilimize bulaştırılmaya çalışılıyor biz bunun için Türkçe "sözbağlancı"ya da "ılımlayıcı'"olabilir dedik. Dillerde çok dolaşan "mezhep" sözcüğü için "inanca" "tarikat" sözü için de bir dilseverin önerdiği gibi. "inanyol" denilmesinin doğru olacağını düşündük.
Geçenlerde bir savunman dostumla konuşurken yahu dedi şu kahrolası "istihdam" sözüne bir türlü karşılık bulamadınız diye yakınınca bulduk dedim senin gözünden kaçmış. Arapça "istihdam"sözcüğünü biz "işlendirmek" sözü ile karşılıyoruz "amele" için "işçi" dediğimiz gibi "hizmetli" ve "müstahdem" sözcüklerini de "ışgören" terimleriyle karşılıyoruz. Doğru dedi. insanların yaptıkları işlere uygun kavramlar türetmişsiniz. Ona dil devriminden yana. Türkçe'nin yabancı sözcük ve dil kurallarından arındırılmasından yana olanların nasıl çalıştıklarını anlattım. Ama hâlâ aramızda kimilerinin "menus saydıkları Arapça ve Farsça sözcüklerden yana kürek çekmekte olduklarını. Batı dillerinden giren yabancı sözcük ve dil kurallarını "ünisiye'" etmeye çalışanların ise hızla türediğini anımsatmaya çalıştım; din ve devlet gücüyle yüzyıllarca Farsça ve Arapça'nın baskısında kalan Türk dili bir silkinişte o dillerden gelen sözcükleri nasıl tarihin çöp sepetine attıysa. Batı dillerinin baskısının da en kısa sürede geri püskürtecektir dedim. | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: TÜRKÇESİ VARKEN! Salı Eyl. 01, 2009 8:56 pm | |
| TÜRKÇESİ VARKEN!
Türkçesi varken yabancı olan kelimenin kullanılmasına günümüzde oldukça sık rastlanıyor ve bu oldukça hızlı bir şekilde de yayılıyor. Peki neden Türkçesi varken yabancı olan kelimeyi kullanıyoruz?
Yabancı dillere özenme; Osmanlı zamanında Farsçaya-Arapçaya kısa bir süre önce Fransızcaya ve son 45–50 yıllık zaman diliminde ise İngilizceye kaymıştır. Bunun sebebi olarak bilim dilinin İngilizce olması gösteriliyor. Fakat olaya dikkatli baktığımız zaman bilim dilinin İngilizce olmadığı aksine İngilizce gibi bir dilin bilim için hiç uygun olmadığını görüyoruz.
Farklı yöntemlerle kendi dilimizdeki kelimeleri unutmamız ve yerine yabancı kelimeleri kullanmamız sağlandı. Fakat artık yabancı kelime kullanmak toplum içinde bir fark olmaktan çıktı hatta artık bizler tarafından ayıplanır duruma geldi. Günümüzde “ organisation un Türkçesi ne?” dediğimiz zaman karşılık olarak organizasyon. Ya da “ ‘ambulance’ ne demek?” dediğimiz zaman ambulans cevabını alıyoruz. Dilimize yapışmış o kadar saçma sapan kelimeler var ki! Artık bunları dilimizden kazıyıp atmanın zamanı gelmiştir.
Anlaşılıyor ki şu anda Oktay SİNANOĞLU hocamızın dediği gibi büyük bir uyanış vardır. Aşağıda günlük yaşamda sık sık karşılaştığımız ve kullanılmasının artık ayıp olarak gördüğümüz sözcüklere karşılık küçük bir sözlük hazırladım. Umarım dilimize yapışan saçma kelimelerin dilimizden kazınmasında faydası olur.
Ambulans: Cankurtaran
Trend: Gidiş Gidişat
Erozyon: Toprak Aşınması
Kabine: Bakanlar Kurulu
Medya: Yayın-Basın
Dizayn: Tasarım
Fast Food: Tez Yemek
Servis: Hizmet
Filtre: Süzgeç
Mobil: Gezgin
Termik: Isıl
Radikal: Aşırı
Brifing: Bilgilendirme
Miting: Toplantı
Politika: Siyaset
Market: Bakkal Çarşı Pazar
Star: Yıldız
Süper: Ülken Üstün Koca
Şanslı: Bahtlı Bahtı Açık
Sosyal: Toplumsal
Sprey: Püskürteç
Deterjan: Arıtmaç
Fuel Oil: Yakıt Yağ
Petrol: Neft
Shopping Center: Alışveriş Merkezi
Stant: Tezgâh Sergi
Bariyer: Engebe
Operatör Dr: Cerrah
Dekor: Süs
Üniversite: Evrenkent
Kampus: Yerleşke
Sponsor: Destekçi
Antik: Eski
Aktif: Etkin Faal
Pasif: Edilgen
Galeri: Sergi
Spesiyal: Özel
Terör: Tedhiş
Terörist: Tedhişçi
Transfer: Aktarma
Defans: Savunma
Korner: Köşe
Enternasyonal: Uluslar Arası
Detay: Ayrıntı
Pozisyon: Durum Konum
Reyting: Sıralama
Air Lines: Hava Yolu
Final: Son Son Sınav
Vize: Ara Sınav
Lider: Önder
Alternatif: Seçenek
Legal: Yasal
Organize: Düzenlemek
Organizasyon: Örgüt Topluluk
Deklarasyon: Beyanname
Ekonomi: İktisat
Prestij: İtibar
Doküman: Belge
Komisyon: Encümen
Komisyoncu: Aracı
Ambargo: Yaptırım
Sektör: Kesim
İzolasyon: Yalıtım
Agresif: Saldırgan
Operasyon: İşlem Ameliye
Format: Biçim
Kompozisyon: Hitabet Tahrir
Egzersiz: Alıştırma
Favori: As
Favori(yüzdeki): Duluk
Alarm: Uyarı
Otomatik: Öziş
Biyoloji: Dirilbilim
Sinema: Beyazperde
Metin Arıtürk Selçuk Evrenkenti - İnşaat Mühendisliği | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: Nerden nereye... Salı Eyl. 01, 2009 8:57 pm | |
| Nerden nereye...
Yıl: 1965 “Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım.. Nasıl bir edâ takınacağıma hükûm veremedim âdetâ vecde geldim. Buna mukâbil az bir müddet sonra kendime gelir gibi oldum yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm vardı.. Üstümü başımı toparladım kendinden emin bir sesle ‘akşam-ı şerifleriniz hayrolsun’ dedim..”
Yıl: 1975 “Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım.. Ne yapacağıma karar veremedim heyecandan ayaklarım titredi. Ama çok geçmeden kendime gelir gibi oldum yüzünde beni rahatlatan bir gülümseme vardı.. Üstüme çeki düzen verdim kendinden emin bir sesle ‘iyi akşamlar’ dedim..”
Yıl: 1985 “Karşıma âniden çıkınca fevkalâde şaşırdım.. Nitekim ne yapacağıma hükûm veremedim heyecandan ayaklarım titredi. Amma ve lâkin kısa bir süre sonra kendime gelir gibi oldum nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm vardı.. Üstüme çeki düzen verdim kendinden emin bir sesle ‘hayırlı akşamlar’ dedim..”
Yıl: 1995 “Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım.. Fenâ hâlde kal geldi yâni.. Ama bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana bakıyor bu iş tamamdır dedim.. Manitayı tavlamak için doğruldum artistik bir sesle ‘selâm’ dedim..”
Yıl: 2007 “Âbi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum yâni.. Oğlum bu iş bizi kasar dedim fenâ göçeriz dedim enjoy durumları yâni.. Ama concon muyum ki ben baktım ki o da bana kesik.. Sarıl oğlum dedim bu manita senin.. ‘Hav ar yu yavrum?’”
Yıl: 2026 “Ven ay vaz si hör ben çok yâni öyle işte birden.. Off ay dont nov âbi yaa.. Ama o da bana öyle baktı if so âşık len bu manita.. ‘Hay beybi..’” | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: TARİHTEN GELECEĞE TÜRK DİLİ Salı Eyl. 01, 2009 8:57 pm | |
| TARİHTEN GELECEĞE TÜRK DİLİ
Prof. Dr. Ahmet B. ERCİLASUN
Türk dilinin en eski izleri Sümer kaynaklarındaki Türkçe sözlerdir. M.Ö. 3100-M.Ö. 1800 yılları arasına ait Sümerce metinlerde 300'den fazla Türkçe söz yer almaktadır. Sümerceyle Türkçedeki ortak sözler ya ortak kökenden gelmektedir ya da alış veriş sonucu ortaya çıkmıştır. Hangi ihtimal doğru olursa olsun Türkçenin ilk verileri M.Ö. 2000-3000 arasına çıkmakta yani bundan 4-5000 yıl geriye gitmektedir. Ortak sözler Türklerle Sümerlerin komşu olduklarını da gösterir. Türklerin hiç olmazsa bir bölümü M.Ö. 2000-3000 yılları arasında belki de daha önce Ön Asya'da yaşamış olmalıdır.
M.Ö. 7.-3. yüzyıllar arasında Karadeniz'le Hazar'ın kuzeyinde ve Kuzeydoğusunda yaşayan Sakaların önemli bir bölüğü ve yöneticileri de büyük ihtimalle Türktü. M.Ö. 6. yüzyılda yaşamış olan Sakaların kadın hükümdarının adı Yunan kaynaklarında Tomiris olarak geçer. Bu kelime Türkçe Temir (demir) olsa gerektir.
Dîvânü Lûgati't-Türk'te anlatıldığına göre İskender'in Türkistan seferi sırasında (M.Ö. 330'lar) Türklerin bir kısmı hükümdarları Şu yönetiminde Hocent civarında yani Seyhun'un yukarı havzalarında idiler. İskender'in gelişiyle Şu ve idaresindeki Türkler Altaylara çekildiler; Oğuzlar ise Hocent civarında kaldılar.
Çin kaynaklarındaki ilk bilgilere göre Türkler Çin'in kuzeyindeki bozkırlarda yaşıyorlardı. M.Ö. 220'lerde ortaya çıkan Tuman (Teoman) Yabgu ve M.Ö. 209'da hükümdar olan oğlu Motun (Mete) Yabgu Hunların büyük hükümdarları idiler ve merkezleri bugünkü Moğolistanda bulunan Orhun vadisinde idi. Hunlardan sonra da Topalar Avarlar Göktürkler Uygurlar dönemlerinde M.S. 840'a kadar Türklerin merkezi Orhun vadisinde olmuştur. M.Ö. 220 - M.S. 840 arasındaki 1000 küsur yıllık dönemde Türkler kudretli zamanlarında Okyanus kıyılarından Hazar'a hatta bazen Karadeniz'in kuzeyine kadar uzanan topraklara hükmediyorlardı. Türklerden bir bölüğü M.S. 370'lerde İdil'i geçmiş ve Kafkaslarla Karadeniz'in kuzeyine ulaşmıştı. Batı Hunları Bulgarlar Avarlar Peçenekler ve Kıpçaklar 370'ten başlayarak yüzyıllar boyunca Doğu Avrupa ve Balkanları yönetimleri altında bulundurmuşlardır.
Asya ve Avrupa Hunlarına ait herhangi bir Türkçe metin elimizde bulunmamaktadır. Ancak Çin ve Bizans kaynaklarına geçen bazı özel adlar ve kelimeler onlara ait Türkçe veriler olarak kabul edilmektedir. Çin kaynaklarında geçen tehri kut yabgu ordu temir gibi sözlerin Çinceleşmiş biçimleri milât yıllarına ait Türkçe verilerdir. Attilâ'nın babasının adı olan Muncuk (Boncuk) ve oğullarının adları Dehizik İrnek İlek Türkçeyle açıklanabilmektedir. 6.-9. yüzyıllardaki Tuna Bulgarlarından yıl ve ay adları ile birkaç kelimelik bazı küçük metinler kalmıştır. Yıllar hayvan adlarıyla adlandırıldığı için yıl adları aynı zamanda çeşitli hayvanların adlarını gösteriyordu. Aylar sıra sayılarıyla ifade edildiği için Bulgar Türkçesindeki sayıların adlarını da böylece öğrenmiş oluyorduk.
Moğolistan'da bulunmuş olan 6 satırlık Çoyr yazıtı tarihi bilinen en eski metindir. İlteriş Kağan'a katılan bir askeri anlatan metin 687-692 arasında yazılmış olmalıdır. Orhun anıtları olarak bilinen İşbara Tamgan Tarkan (Ongin) Köl İç Çor (İhe-Huşotu) Tonyukuk Köl Tigin Bilge Kağan anıtları 719-735 yılları arasında yazılmışlardır. Uygurların ikinci kağanı Moyun Çor Kağan'a ait Taryat Tes ve Şine-Usu anıtları 753-760 arasında dikilmiştir. Moğolistan'da Yenisey vadisinde Kazakistan'da Talas'ta (Kırgızistan) Kuzey Kafkasya'da İdil-Ural bölgesinde Bulgaristan Romanya Macaristan ve Polonya'da Göktürk harfleriyle yazılmış daha yüzlerce yazıt bulunmuştur. Bu küçük yazıtların 7.-10. yüzyıllar arasında yazıldığı tahmin edilmektedir. Demek ki bu yüzyıllarda Doğu Avrupa ve Balkanlardan hatta Macaristan'dan Güney Sibirya'ya ve Moğolistan içlerine kadar uzanan sahada Türkçe Göktürk harfleriyle yazılan bir yazılı dil olarak kullanılmaktaydı.
9. yüzyıldan itibaren Türkçenin yazılı ürünlerini daha güneyde Tarım havzasında da görmeye başlıyoruz. 840'ta Tarım havzasında ve Gansu bölgesinde devletler kuran Uygurlar; Göktürk Uygur Soğdak ve Brahmi alfabeleriyle kâğıt üzerine yüzlerce eser yazdılar yüzlerce belge bıraktılar. Hatta bunların bir kısmı yazma değil basma eserlerdi. Uygur yazılı eserleri Gansu bölgesinde 17. yüzyıla kadar devam etmiştir.
11. yüzyılda Kâşgar ve Balasagun çevresi de bir Türk kültür çevresi olarak ortaya çıkar. 1069 tarihli Kutadgu Bilig Balasagun'da yazılmaya başlanmış Kâşgar'da Karahanlı hükümdarına sunulmuştur. 1070'lerde Bağdat'ta kaleme alınan Dîvânü Lûgati't-Türk de aslında Kâşgar muhitinin eseridir. Türkler 10. yüzyılda Müslüman oldukları hâlde 11. yüzyılda Arap yazısı henüz Türklerin yazısı hâline gelmemişti. Kâşgarlı Mahmud 1070'lerde Türk yazısının Uygur yazısı olduğunu kesin şekilde kaydeder.
Kâşgarlı Mahmud Türklerin 20 boy olduğunu yazar ve onları batıdan doğuya doğru şöyle sıralar: 1. Beçenek 2. Kıfçak 3. Oğuz 4. Yemek 5. Başgırt 6. Basmıl 7. Kay 8. Yabaku 9.Tatar 10. Kırkız 11. Çigil 12. Tohsı 13. Yağma 14. Uğrak 15. Çaruk 16. Çomul 17. Uygur 18. Tangut 19. Hıtay. Listedeki Hıtay'ı Kâşgarlı'nın ifadesiyle "Çin ülkesi" olarak ayırmak gerekir. Bu sıralamadan az sonra Kâşgarlı Beçeneklerle Kıfçaklar arasına Suvarlarla Bulgarları yerleştirir. Kâşgarlı'nın iki dilli oldukları için dillerini bozuk saydığı Soğdak Kençek Argu ve Tangutlardan Arguları da Türk boyları arasında saymalıyız. Demek ki 11. yüzyılda Balkanlardaki Bizans sınırından Çin ve Moğalistan içlerine kadar Türkçe konuşuluyordu.
13. yüzyılda Türk yazı dilinin merkezîleştiği bölge Aral'ın güneyindeki Harezm bölgesidir. 13.-14. yüzyıllarda Altınordu'nun merkezi olan Hazar'ın kuzey kıyısındaki Saray'dan hatta daha batıdaki Kırım'dan Tarım havzasının doğusundaki Gansu'ya kadar Türk yazı dili kesintisiz olarak kullanılıyordu. Tarım havzasıyla Gansu'da kullanılan dile Türkoloji literatüründe Uygur Türkçesi Altınordu ve Türkistan sahasında kullanılan dile ise Harezm Türkçesi denmektedir. Ancak ikisi arasında ses ve gramer yönünden hemen hemen hiç fark yoktur. Yazıları ise farklıdır. Birincisi Uygur ikincisi Arap yazısını kullanır.
13. ve 14. yüzyıllarda Türk yazı dili bu ana sahadan başka üç coğrafyada daha kullanılıyordu. Bunlardan biri Yukarı İdil (bugünkü Tataristan) sahasıdır. Burada bulunan mezar kitabelerinin dili İdil Bulgarcası idi. İkincisi Mısır ve kısmen Suriye idi. Buradaki yazı dili Harezm Türkçesine çok yakındı ve Kıpçak Türkçesi adını taşıyordu. Üçüncü saha Azerbaycan ve Anadolu sahasıydı. 13. yüzyılda bu alanda Oğuz ağzına dayanan yeni bir yazı dili doğmuştu. Bu yazı dili Balkanlara doğru sahasını genişleterek kesintisiz şekilde bugüne dek sürmüştür. Sadece mezar kitabelerinde gördüğümüz İdil Bulgarcası 14. asırdan sonra yerini Kıpçakçaya bırakır. Mısır ve Suriye'de ise 15. yüzyıldan sonra Kıpçak Türkçesi kullanılmaz olur.
Karadeniz Kafkaslar Hazar denizi ve İran Kuzey-Doğu Türkçesi ile Batı Türkçesini ayıran tabiî sınırlardır. 11. yüzyıldan itibaren Oğuzlar İran'ı aşarak Azerbaycan ve Anadolu'ya gelmişler ve Batı Türklüğünü oluşturmuşlardır. Batı Türklüğü 14. yüzyılda Balkanlara taşmış daha sonra Macaristan sınırına dayanmıştır. Bugünkü Irak ve Suriye'nin kuzey bölgeleri de Batı Türklerinin 11. yüzyıldan itibaren yerleştikleri yerlerdi ve buralardaki nüfus Anadolu Türklüğünün tabiî uzantısıydı. Öte yandan Kuzey Afrika ve Arap ülkelerine de önemli miktarda Osmanlı Türkü yerleşmişti. Bütün bu sahalarda Batı Türkçesi ortak bir yazı dili olarak kullanılmıştır. 13. ve 14. yüzyıllarda Anadolu ve Azerbaycan'da yazılan eserleri yazı dili olarak birbirinden ayırmak kolay değildir. Bu asırlarda yazı dili henüz standartlaşmamıştır; esasen Azerbaycan Anadolu ve Balkanlarda henüz siyasî birlik de yoktur; bölgede çeşitli Türk beylik ve devletleri hüküm sürmektedir. 15. yüzyılda Osmanlılar güçlenerek birliği kurmaya yönelirler ve yeni oluşmaya başlayan İstanbul ağzı esasında Osmanlı Türkçesi standart hâle gelir. 16. yüzyılda Doğu ve Güney-Doğu Anadolu ile birlikte Suriye ve Irak da Osmanlı topraklarına dahil olur; böylece bu bölgeler de Osmanlı Türkçesi alanı içine girerler. Kuzey ve Güney Azerbaycan İran'la birlikte bir başka Türk devletinin Safevîlerin yönetiminde kalır. Ancak yine de 16. asırda Azerbaycan ve Osmanlı yazı dillerinin kesin şekilde ayrıldığını söylemek doğru değildir. Hatayî ve Fuzulî her iki çevrenin de şairidir. 17. yüzyıldan sonra iki yazı dilinin ayrıldığını söylemek mümkündür; ancak aralarındaki fark yok denecek kadar azdır. | |
|
| |
Loverface Paylasimci Üye
Mesaj Sayısı : 204 Rep Puanı : 40 Kayıt tarihi : 20/06/09 Yaş : 34
| Konu: Geri: Türkçemize sahip Çıkalım... Salı Eyl. 01, 2009 8:58 pm | |
| | |
|
| |
| Türkçemize sahip Çıkalım... | |
|