Seninle aynı masalda bulunmanın güzelliğini yaşamak istiyorum ve istiyorum ki masal rüya olsun.
Belki bir masalın Uyuyan Prenses’isin, öperek uyandıracağım seni, kötü büyüyü bozarak ...
Belki bir başka masalın, ormanın derinliklerindeki yüksek ve merdivensiz kuleye cadı tarafından hapsedilmiş Rapunzel’isin ve saçlarını merdiven yapıp geleceğim yanına, yol boyunca kokusunu çekerek içime saçlarının.
Ya da Pamuk Prenses’sin, aynanın gördüğü “en güzel” olarak ve avcı bile kıyamamış da bu güzelliğe, ormana terk etmiş seni, ölümüne çare olarak. Ama kötülük bu işte, yetişmiş sana bir elma olarak ve seni ölümcül uykulara daldırmış. Aşk yine kazanmış ama bir busenin dokunuşunda ...
Kim bilir, belki üveyler arasında öze hasret bir Sinderella’sın... Aşk, ayağına uyacak camdan bir ayakkabıdır bu defa ...
Ya da hiç birisi değilsin bunların ve bir kurbağayı öperek, onun nasıl da bir prense dönüşeceğini şaşkınlıkla gören, güzel prensessin.
Ya da daha bizden bir aşkın öznesisin ...
Belki de milyonlarca Pompei’yi yerle bir edecek lavla yanan yüreğindeki ateşle dağları delen Ferhat’ın Şirin’i ...
Belki çöl kumunun sıcaklığında kavrulan bir sevdanın Leylası ...
Ya da belki vuslatla sonlanan bir imkansızlığın, düğmeleri çözüldükçe kendiliğinden iliklenen bir gömlek biçimindeki, imkansızlıkla sonlanan vuslatısın Aslı misali ...
Hangi masal olursa olsun, bizim masalımız olsun ve gökten üç harf düşün, üçü de bizim olsun ...