~affediLmeyen~ Usta üye
Mesaj Sayısı : 593 Rep Puanı : 10 Kayıt tarihi : 11/07/09 Yaş : 38
| Konu: Hadi Yüreğim Ha Gayret... Perş. Ağus. 06, 2009 12:09 pm | |
| Hadi Yüreğim Ha Gayret... Garip Bİr Aşk Hikayesiydi bu.....
Adam, kadını hiç anlayamadı. Hoş, anlamayı istemiş miydi, orası da meçhul
Kadın, açık bir yara gibi her sözde, her davranışta kanıyordu. Fransız romanlarının Türk filmlerine yansımış arabesk kadın kahramanlarına benziyordu, bir yandan bakınca.
Adam, istemese de biliyordu ki, kadın, hep ona yakın bir yerlerde olacaktı. Şarkıları tekeline almıştı örneğin Ona bir şeyler anlatmaya çalıştığı zaman ya susuyor ve bulundukları yerdeki müziğin duyulmasını sağlıyor ya da belki de adamın en sevdiği şarkıyı bir duygu sömürüsü haline getirerek bıktırana kadar mırıldanıyor, mırıldanıyordu Adam artık şarkılardan nefret eder olmuştu! Tuhaf ama İlk zamanlarda çok hoşuna giden o buğulu yeşil gözler de adamı daraltmaya başlamıştı. Sanki hep kendisi yüzünden ağlayıverecek gibiydi kadın. Sürekli düşünceli duruşunun yanında hep düşünceli olması da adamın üzerinde büyük bir yük olmuştu. Artık onun kızacağı, kıskanacağı sanrısıyla kendisi gibi giyinmeyi bırakmış, iç karartıcı şeylerle vücudunu örtmeye başlamıştı. Evet, evet, kadın artık giyinmiyor, örtünüyordu! Oysa ne de zevkli kadındı onu tanıdığı ilk zamanlar Onu kıskanmak ne hoş bir oyundu Kadın, bu kadar derin ve ince düşünerek adamın elinden kıskanma özgürlüğünü almıştı!
Evet, adam, kadını hiç anlamıyordu!
Kadınsa kendini adama daha yakın, çok daha yakın hissetmek için elinden gelen en iyi şeyi yapıyordu; onun gibi ve onun yerine düşünmeye başlamıştı. Onun için yaptığı her şey, günün her saatinde ona yakın olmasını sağlıyordu. Çünkü yasak ve kısa zamanlara mahkumdu sevgisi. Geceleri bile kendisine yasaklamıştı. Eski dostlarını aramıyor, eski mekânlarına uğramıyor; adamın bir ihtimal arayabileceği saatlerde kendini hep ona hazır hissetmek istiyordu.
Ama o, bu çaba bataklığında debelendikçe adam ondan daha da uzaklaşıyordu.
Kadın bunu görüyor, ama hiç anlamıyordu.
Adam huzur arıyordu. Mesafeli bir ilişki yaşayacağı, sürekli düşünmek zorunda kalmayacağı ve sorumluluğunu ağır bir yük gibi omuzlarında hissetmeyeceği bir kadın arıyordu. Hep elinin altında olacak, ama ben niye senin elinin altındayım? diye adamı kanırtmayacak birini O dürüsttü çünkü: evli olduğunu söylemişti. Ve karısından hiçbir zaman ayrılmayı düşünmediğini de! Çocukları vardı. Karısıyla her şey düzenli bir şekilde yaşanıyordu zaten. İstediği sadece, uzaklaşmanın verdiği huzurdu Oysa bu kadın, ona karısından ve çocuklarından daha fazla sorumluluk yüklemeye başlamıştı artık: Ya aramayınca üzülürse?, Ya beni ararsa, Ya karıma gidip de...........
Kadınsa artık kendini tanıyamıyordu. O böyle biri değildi aslında. Her zaman da kızardı bu yapışkan ve aciz kadınlığa. Kadın güçlü ve onurlu olmalıydı. Ne oluyordu şimdi ona peki? Neden böyle davranıyordu? İlk başta her şey ne kadar da güzeldi oysa Adamı güldürmeyi becerebiliyor, oynadığı saçma sapan oyunlarla onun başını döndürebiliyordu. Ama zamanla bir şey olmuştu. Zamanla, bu biteviye gel git arasında kadın kendini yenilemeyi unutmuş, bir albümün içinde giderek sararan eski bir lise sonu hatıra fotoğrafına benzemeye başlamıştı hani şu, kadınlığa özenilip perma yaptırılan saçlarla ve ilk makyajlı suratla çektirilen fotoğraf Hani büyük bir heyecanı saklayan fotoğraf
Oturup düşündü mü bilinmez Başlarken çok düşünmüştü Çok diretmişti bu deli tutkuya kapılmamak için. Ama sonra bir anda kendini bırakıvermişti. Şimdi de öyle olmuştu işte. Bir anda karar vermişti bitirmeye. Adamın karısı da doğumun sarsıntılı dönemlerini atlatmış, çocuğu yürümeye başlamıştı bile! Artık o evde her şey eski düzenine oturmaya başlamıştı.
Kadın anlamıyordu. Adamın bu boşluğuna denk geldiğini nasıl da görememişti? Basireti bağlanmak dedikleri bu muydu acaba? Kendini kullanılmış, hayır, hayır, kendini kullandırtmış hissediyordu artık.
Adam rahatlamıştı. Aslında bir an çok şaşırdığı doğruydu. Kadın onu nasıl bırakırdı? Ama çok da fazla sorgulamadı. Bir iki kere daha görüştüler ayrıldıktan sonra. Ve hepten kestiler ilişkilerini. Adam huzur ararken bulduğu huzursuzluğun nedenini hiç anlamadı. Hoş anlamayı istemiş miydi, orası da meçhul
Kadın uzun süre kendine gelemedi. Kendini aradı, bulamadı. Sahte sevdalar üretti yüreğine, yapamadı. Sonunda ondan da vazgeçti. Üstelik üstelik artık adamı hatırlamıyordu bile! İçinde kalan daha doğrusu içinde yarattığı boşluk o kadar büyüktü ki Kimse hatta kendisi bile dolduramıyordu artık!
Kendine bir şarkı seçti. Öyle kırık yaşamaya devam etti.
RÜYA Değmeyin feryadıma, figanıma değmeyin. Eğer sevmek bu demekse ben vazgeçtim beni sevmeyin. Garipliğim kader değil, geçici, gülmeyin. Bu kış da efkarlıyım Bahara Allah kerim.
Hadi yüreğim ha gayret Hele sıkı dur, hele sabret Başını eğme dik tut, Bu bir rüyaydı farzet!
Hadi yüreğim ha gayret.
(Sertap Erener)
Alıntı:
| |
|