...:::: Sitemizden Yaralanmak İçin Üye Olunuz ::::...


...:::: Sitemizden Yaralanmak İçin Üye Olunuz ::::...


Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
*** Bölüm Moderatör Alımı Başlamıştır.***

 

 Ağlayan gönlümü görebiliyor musun?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ßitter_çikolatam
Paylasimci Üye
ßitter_çikolatam


Mesaj Sayısı : 242
Rep Puanı : 10
Kayıt tarihi : 29/07/09
Yaş : 30

Ağlayan gönlümü görebiliyor musun? Empty
MesajKonu: Ağlayan gönlümü görebiliyor musun?   Ağlayan gönlümü görebiliyor musun? Icon_minitimeCuma Ağus. 14, 2009 8:18 pm

Ağlayan gönlümü görebiliyor musun?
Gülen yüzümü değil, ağlayan gönlümü görebiliyor musun? Gel o zaman dostum! Sen, gerçek bir dostsun demek...

Gülen yüzüme bakıp da; “oh ne iyi, neşen yerinde, çok güzel, daim olsun...” gibi sıradan kelimeleri bir çırpıda söyleyivermiyorsun. Dış görünüşüme aldanıp da, iç âlemimden haberdar olmayan yapmacık yakınlarım gibi değilsin. Adet yerini bulsun diye de; “nasılsın iyi misin?” şeklinde başlayan ve sonucu daima; “iyiyim,” olması beklenen bir basitlik de göstermiyorsun. Zaten “iyiyim,” cevabı yerine başka bir şey söyleyiversem ne yapacağını şaşırıp aval aval yüzüme de bakmıyorsun.

Canım, ille de iyimi olunması gerek. İnsan bazen de kötü olamaz mı? Eğer soru sordunsa karşılığını da beklemen gerekmez mi? Neden iyi olmadığımı söylediğimde yüz hatlarınız değişiveriyor da, söyleyecek bir şey bulamıyorsunuz. Bu mu dostluk?

Sen öyle misin ya? Her zaman halimi-vaktimi en içten duygularınla sorarsın, hem de vereceğim cevabın senin beklediğin şekilde olmasına şartlanmışlıkla değil... Alternatif olabileceğine inanarak bunu yaparsın. Eğer iyi olmadığımı söyleyecek olsam, gülen yüzümü değil, ağlayan gönlümü görebilmenin tecrübesiyle beni rahatlatmaya çalışırsın. “Nasılsın, iyi misin?” sorusunu sorup da, “iyiyim” cevabını alamayanların yaptığı gibi şaşkın şaşkın bakmazsın bana. Hemen gülen yüzümün ardında yatan o kötü halimi anlar, derdime derman olmaya çalışırsın. Yani sen hazır bir dost değilsin benim için... Kurulmuş, programlanmış, göstermelik bir dost olmadın hiçbir zaman... Sen, gülmeme aldanmayıp, derdimin olup olmadığıyla ilgilenirken, onlar gülen yüzüme aldana dursunlar... Sağ ol! Senin gibi bir dostum olduğu için çok şanslıyım. Umarım senin de böyle dostların vardır. Dost canlısı dostların yani...

Yansıma

İnsanlarla öyle iyi geçinin ki,

Düşmanlarınız bile ölümünüze ağlasınlar.

Hz. Ali

Sizin de mi böyle dostlarınız var? O zaman siz de çok şanslısınız. Ama etrafınıza bakacak olursanız, böylesi halis dostların sayısının ne kadar da az olduğunu fark edeceksiniz. Onun için elinizdekinin kıymetini bilin ve onu kırmamaya çalışın. Siz de onun gibi dost olun... İçi boşaltılmış birçok kavram gibi hiç değilse bunu dolu dolu yaşamasını bilelim. Ne dersiniz, bunca yapmacıklığa karşı, bu kadar tabî olanlar için değmez mi?...

Ahmet Sezgin bir şiirinde bu konuda çok yaralı olmalı ki, bakın dostluğu nasıl tarif ediyor:

Dostluk köprüsünden geçmek istedim,

Köprübaşlarını düşmanlar tutmuş.



Sevgi pınarından içmek istedim,

Kurtlar eme eme suyu kurutmuş.



Yüzler yüzsüzleşmiş, postlar sahtekâr,

Ruhlar ruhsuzlaşmış, dostlar riyakâr.



Kalpler katılaşmış, olmaz tövbekâr,

Anladım ki hayat, insanı yutmuş.

Hayatın insanı yutmadığı, dostlukların sağlam temellerle kurulduğu bir dünya istiyorsak, önce böylesi bir dostluğu kendimiz başlatmalıyız. Çevremizde olan kaç kişi bizim için “dostum” diyor acaba, kaç kişi çekinmeden derdini bize anlatabiliyor, ya da kaç kişi için gerçek dost olabiliyoruz, onların gülen yüzlerinin ardındaki gerçek acılarını fark edip ortak olamaya çalışabiliyoruz?... O zaman haydi dostlar, bugünden sonra böylesi sağlam ve yürekten dostluklar kuralım. Önce biz dost olalım, sonra da bize dost olsunlar.

Ebu Bekir-i Dükki’ye; “Kiminle dost olalım?” diye sormuşlar. Bu büyük zat şöyle cevap vermiş:

Senin halini bilen, kendisinden emin olduğun, kendisinden bir şey saklamak lüzumunu duymadığın, aranızda hiçbir şeyin saklı bulunmadığı ile dost ol.

Halid bin Safvan’a da; “İnsanların en beceriksizi kimdir?” diye sorulmuş.

İnsanların en acizi, dost aramayandır. Onlardan da daha acizi var. O da bulduğu dostu kaybedendir, cevabını vermiş.

Gerçek dost kabul edilen ve gerçek dostları olanlardan olmamız duasıyla, emanet edilmesi gereken en “Emin”e emanet olunuz.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ağlayan gönlümü görebiliyor musun?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» GÜLÜM müsün ÖLÜM mü
» Mustafa Sandal Var Mısın Yok Musun
» Seni Nasıl Sevdiğimi Biliyor musun?
» Senle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Güncel etkinlikler :: Günün Yazısı / Bilgisi-
Buraya geçin: